//ed. note: no link available. Original text below.//
(HaberTürk Newspaper, 31 May 2015)
//yesterday, 30 May, marked the anniversary of the
conquest of Byzantine Constantinople by Sultan
Mehmed II, Fatih (Conqueror), in 1453, and the
beginning of the Turkish 'Istanbul' we know today.//
The Conquest (Fetih) of Istanbul
Fatih Sultan Mehmed, who conquered Istanbul for the Turks
in 1453, died at Hünkâr Çayırı in Maltepe (actually Çayırova,
closer to Gebze) on 3 May 1481. His body was secretly
transferred to Topkapı Palace but when news of his death got
out anarchy was the (dis)order of the day in Istanbul.
Çayırova, the place where Sultan Mehmed II died in 1481.
Soldiers began to pillage the city, thrash some of the statemen
in the streets and, in the meantime, the leaders of the state
wrestled with each other to see who would take the throne.
But while all this was going on in the city and the pashas were
gouging out each other's eyes, the embalming of the Sultan's
body was forgotten.
In fact, no one even remembered to put a lit candle by the
body, as custom demanded, and the body began to smell.
Finally, when palace workers began to complain of the stench,
one of the palace guards, "Baltacılar Kethüdâsı Kasım" (Kasım,
the lieutenant colonel of the corps of halberdiers.) had the
body embalmed.
The tumult in Istanbul continued until 21 May, when Fatih
Sultan Mehmed's eldest son Bayezid, then governor of
Amasya, came to Istanbul and assumed the throne. He had
his father's body buried the following day in a grand ceremony
at the mosque Sultan Mehmed had had built. Baltıcılar
Kethüdâsı Kasım was promoted and made "kapıcı" of the
palace (Superintendant of Ushers, the title of the high
functionary of the state who took petitions to the Sultan
as they were offered in public.)
Kasım wrote a note (above) to Bayezid to inform him that
Sultan Mehmed's body was causing a stench. Years ago
the great historian İsmail Hakkı Uzunçarşılı found the report,
which reads as follows: "My Exalted Sultan, Please read this
until the end for it concerns the soul of your father. After
the Sultan's death, for three days and three nights no candle
burned next to him. I came and reported this to the Kapıcılar
Kethüdâsı who then told İshak Paşa. At the order of the Paşa,
a candle was lit but because of the stench no one went near
the body. I and a master went and embalmed the body. The
Kethüdâ is aware of what I have written to you."
-----------------------------------------------------------------------
FATİH'İN CENAZESİNİ SARAYIN BİR ODASINDA
UNUTUP KOKUTMUŞTUK
FATİH Sultan Mehmed, hayata 3 Mayıs 1481’de Maltepe
civarındaki Hünkâr Çayırı’nda veda etti
ve cenazesi
Topkapı Sarayı’na gizlice nakledildi.
Vefat haberi duyulunca İstanbul’da tam bir
anarşi yaşandı.
Askerler şehri yağma etti, bazı devlet adamlarını sokak
ortasında parçaladılar ve bu arada devletin büyükleri de
tahta kimin geçeceği
konusunda birbirleriyle mücadeleye
girişti.
Şehirde bütün bunlar olup biter ve paşalar
iktidar için
birbirlerinin gözünü oyarlarken cenazenin tahnidi unutuldu,
hatta
naaşın başında mum yakılması âdeti bile kimsenin
hatırına gelmedi ve cesed
koktu! Devlet, cesedle alâkadar
olunması gerektiğini, saray görevlilerinin
etrafı saran ağır
kokuya dayanamaz hâle gelip şikâyete başlamaları üzerine
hatırlayabildi ve tahnid ameliyesi“Baltacılar Kethüdâsı”
yani saray muhafızlarından olan Kasım tarafından yapıldı.
İŞTE, KOKUTMA RAPORU
Kargaşa, Fatih’in
Amasya’da valilik eden büyük oğlu
Bayezid’in 21
Mayıs günü İstanbul’a gelip vaziyete hâkim
olmasına kadar devam etti. Bayezid, cenazeyi gelişinin
hemen ertesi günü, büyük bir merasimle babasının
yaptırmış
olduğu camiye defnettirdi, Baltacılar Kethüdâsı Kasım’ı da
terfi ettirerek sarayın “kapıcı”kadrosuna aldırdı.
Kasım, cenazenin
kokmasını daha sonra İkinci Bayezid’e
bir
raporla duyuracak ve bundan yıllarca önce büyük tarihçi
İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın bulup yayınladığı
raporunda
“Devletlû sultanım, babanın ruhu için bu yazdıklarımı sonuna
kadar oku.
Hünkârın vefatından sonra, üzerinde üç gün üç gece
mum yanmadı. Vardım,
Kapıcılar Kethüdâsı’na söyledim, o da
İshak Paşa’ya söyledi, paşa emredince mum
yaktım. Ama koku
yüzünden cenazenin yanına kimseler yaklaşamadı. Ben, usta ile
gidip cenazenin içini boşalttım. Bu anlattıklarımı kethüdâmız
da bilir” diyecekti